Çarşamba, Aralık 20, 2006

SEKER BAYRAMINDAN BU YANA NELER OLDU?

Uzun zamandır bir türlü elim varmıyordu bloğuma bişeyler yazmaya. Ama baktım yılbaşı geliyor kurban bayramı geliyor ben hala tembel tembel duruyorum, bari bişeyler paylaşayım dedim. Şeker bayramı sonrası Damla'nın hastalanması hastanede kalmamız akabinde tekrar hasta olması derken canım acayip sıkkındı. Yaz tatilimizin bitmesiyle hastalıkların arkası kesilmedi. Allah geçer hastalık versin ama yine de Damlacık ilaç içmekten, uykusuz geçen gecelerden bunalmıştı e tabii ki bende. Benim ruhsal durumumdan bahsetmeye gerek yok sanırım özellikle anne olanlar anlayacaktır.

Bu zaman zarfında başka kayda değer bir şey olmadı hayatımızda. Kızım günden güne serpiliyor, dilleniyor ve öfkeleniyor:). İtirazlar ve asilikler artıyor. Hah işte 2.5 yaş sendromuna buyrun dedirtiyor yani. Mümkün olduğunca suyuna gitmeye çalışıyorum ama zor. Çok sabır istiyor gerçekten. Ne zaman nasıl davranacağımızı şaşırıyoruz bazen. Artık aklı herşeye eriyor maşallah, yaptıklarımız söylediklerimiz çok yakından inceleniyor ve hafıza kaydediliyor cadı tarafından ve hiç ummadığımız zamanda karşımıza çıkıyor, gülüyoruz genelde ama bu durumlar düşündürüyorda. Demeki artık daha dikkatli davranmamız gerekiyor ister ona karşı, ister biz büyükler aramızda yaptığımız konuşmalarda, ev içi hallerimizde örnek teşkil etmeliyiz. Konuşmalarımızın vurguları bile taklit edilir oldu. Ben neyi nasıl hangi ses tonuyla söylüyorsam aynısını bana yapıyor :).

Unutmadan asıl güzel haber sevgili arkadaşlarımız Oya ve Emel arka arkaya doğum yaptılar. Önce Oya 15 Aralıkta Ömer Aras'ı sağlıkla kucağına aldı. Hemen ertesi gün 16 Aralıkta Emel'in oğlu sürpriz yaparak iki gün erken dünyaya gelmeye karar verdi. Onun adı da Poyraz. Allah ikisinede ailesiyle birlikte uzun sağlıklı ömürler versin.

Cuma, Ekim 20, 2006

ŞEKER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Bir Ramazan daha bitti ve bir güzel bayram yine bizi bekliyor. Ailemizle sevdiklerimizle görüşmek hediyeleşmek, tatlı yiyip tatlı konuşma zamanı. Uzun zamandır görmediğimiz, göremediğimiz akrabalar eş dostla görüşme zamanı.

Ama son zamanlarda klasikleşen bir soru var ' nerdeee o eski bayramlar' evet nerde o eski coşku, nerde daha günler öncesinden saran heyecan, yapılan hazırlıklar, nerde o eski birlik beraberlik? Maalesef artık kac aile bunları yaşayabiliyor ve çocuklarına yaşatabiliyor. Bayram demek tatil demek oldu maalesef.

Bizim gelenekleşen bir aile bayram yemeğimiz vardır. Bayramın 1. günü annemlerde tüm kardeşler çoluk çocuk toplanır koca bir masa hazırlanır ve bayram yemeği yenir. Şükür şimdiye kadar fazla fire vermeden bunu gerçekleştirebiliyoruz hala. Daha nice senelerde de devam etmesi dileğim ve çocuklarımızda bu geleneği devam ettirirler inşallah.

HERKESE HAYIRLI BAYRAMLAR.

BÜYÜKLERİMİZİ ve ÇOCUKLARI SEVİNDİRMEYİ UNUTMAYALIM.

Cuma, Ekim 13, 2006

2,5 YAŞ SENDROMU

Kızım büyüyor, serpiliyor. 2. yılımızı bitirdik beraber. Allah sağlık uzun ömürler versin daha nice senelerde hep beraber olmayı nasib etsin Allah.

Fırsat buldukça okuduğum kitaplara, yazılara göre 2-2.5 yaş aralığında çocuk, dengeli, sakin, istediğini bilen, uyumlu ve sosyalleşme adına gelişme gösterirmiş. Ammmaa 2,5-3 yaş arası tam bir dönüm noktasıymış. 2,5 yaş sendromu. Çok lazımdı. Efendim bu yaştaki çocuklar daha bağımsız, daha bi kendi isteklerini yapma ve yaptırma kavgasında, daha bi olumsuz, daha bi isyankar ve öfkeli olurlarmış. Anne babaya bu dönemde çok iş düşüyormuş, bizler herzamankine nazaran DAHA sabırlı, DAHA anlayışlı olmalıymışız. Çok güzel. Nasıl olacak bu? Evet geçiş döneminde onları anlayarak bi denge kurmak gerekiyor tabii. Aksi takdirde bu dönemdeki bazı huylar kalıcı olabilir. Öfkesi, inatçılığı gibi.

Okuduğum kitaplardan birindeki bi paragrafı aktarayım sizlere "Çocuğun kendini keşfetmesinin onu uslandıracağını düşünebilirsiniz. Hiçte böyle olmaz. Bu yaş, çocuğun öfkeden kıpkırmızı olup, inatla bir adım daha atmayı reddedip, anne ve babasını her yerde zor durumda (rezil ettiği :) -bu benim yorumumdur-) bıraktığı yaştır""her şeyi reddeder, sanki evet demeyi unutmuştur, sorduğunuz her soruya hayır der. Ama arkadan söylediği söz her şeyi anlamamızı sağlar.'Ben kendim ben kendim'" Doğru valla. Damla şimdi ne sorarsam ne yapıcaksam arkamda 'Damla Damla' diyor. Yani Damla yapacakmış, diş fırçasına macunu Damla sürecek, ellerini Damla sabunlayacak, yemeğini Damla üfleyip soğutacak, çoraplarını Damla giyecek vs.' (yandaki resimde de Damla'nın yatağından kendi çıkma çabasını görüyorsunuz.) Ha bir de merak durumumuz var. Benim yapıpta onun göremediği şeylere 'bakim bakim' diye tutturması var. Özellikle yemek yaparken, gelipte bakim bakim deyince susmuyor bende yaptığım şeyi görmesi için kucağıma alıyorum. Hadii tek elle yap bakalım yemeği :).

Ben Damla'yı kontrole götürdüğümde doktorumuza bu 2.5 yaş sendromunu sordum. Damla gayet hareketli mutlu bir bebek, sendrom olayına kafayı takmayın dedi. Her çocuk bu dönemi zor geçirecek diye bir kaide yok tabii. Ama ben yeğenimden biliyorum. Bazı durumlarda acayip öfkeleniyordu kendine zarar verecek kadar sonra bunu atlattı şükür.

Bu durumda sendroma 6 ayımız var, bu dönemin tadını çıkaralım, sonra ki 6 ayıda ana-kız sinir ve öfke krizlerine girmeden atlatırsak yırttık. Sonra da haydi yuvaya :)).

Yanlış anlamayın kızımı başımdan atmak değil niyetim o işin şakası. Öyle olsaydı şimdi bile verirdim yuvaya. Bu yaşta alan çok yer var. Ama bir çocuğun en azından 3 yaşına kadar evde bire bir ilgiyle büyümesi gerektiğini düşünüyorum. Çalışmak zorundasındır bırakacak kimsen yoksa o ayrı. 3 yaşından sonrada yuvaya gitmesi gerekir bence. Yarım gün şeklinde başlayarak alıştıra alıştıra yuvaya geçiş yapılmalı. Çünkü bu yaştan sonra evdeki aktiviteler pek yeterli olmuyor. Artık zamanımızda çocuklar daha erken yaşlarda eğitime ve sosyalleşmeye ihtiyaç duyuyorlar. Kısmet bakalım zaman ne gösterecek.

KIZIM SENİ ÇOK SEVİYORUM....



OKUNAN KİTAPLAR:
Çocuğumu Büyütüyorum - Laurance Pernoud
Çocuk Psikolojisi - Prof. Dr. Haluk Yavuzer

BUNALDIM YİNE :(

Tam iyilestik, ohh grip aşımızıda olduk dedik Damla pazartesi günü yine nezle oldu. Üç gündür onunla uğraşıyoruz. Ne güzel kurtulmustuk o sevimsiz şuruplardan spreylerden. Doğal olarak şimdi de içmeyi reddediyor artık. Bi ilaç içirene kadar üstümüz başımız batıyor. Burnuna sterimar sıkmak ayrı bi sorun 'anneciğim yapma burnum acıyo' diyip ağlıyor yavrum. üzülüyorum ama elden ne gelir, ilaçsız geçmez ki.

Dün sabah geç kalkınca öğlen uykusuna yatırmadım akşam erken yatırırım umuduyla. Ama mızmızlanınca zaten hiç bi iş yapamadığım gibi kendime de ayıracak zamanım olmayınca dün bana geçmek bilmedi bir türlü. Kendimi çok yalnız ve mutsuz hissettim. Sanki dünya da sadece ben ve Damla vardık. Murat iftara davetli olduğundan geç gelecekti. Aksam olduğunda iyice beynim bulanmıs ve pilim bitmişti. Neden böyle oluyor. Bazen çok tahammulsuz oluyorum. Çocuk bakmak bu kadar mı zor, bu kadar mı bunaltıcı, yoksa ben mi beceremiyorum? Eğlendirici ve zevk alacak hale nasıl gelebilir bu iş? Bu aralar çalışmayı özledim sanırım. Evet evet sebep bu. Kafam başka yerde. Eve ve Damla'ya konsantre olmam lazım, kendimizi bir düzene sokmam gerekiyor. Acil olarak. İş hayatına en azından 1 sene var daha. Bu düşünceyi bir kenara bırakarak Damla'yla geçirdiğim zamandan zevk almaya çalışmak, daha anlayışlı, daha sakin, daha sabırlı ve daha şevkatli olmam gerekiyor. Ama nasıl? :(

Çarşamba, Ekim 11, 2006

DAMLOS DOGUMGUNU

Pazar günü ayrı bir heyecan vardı. Damla'nin 3. doğumgünü kutlamasi yapilacakti ama tabiiki asıl olan buydu çünkü gününde yapılıyordu. 3. dedim ilki yazlıktayken yapılmıştı. Sam'da yasayan ablam gitmeden önce onunla beraber bir kutlama yapalım dedik hem yaza veda partisi oldu hemde Damla'nın 2. yaşını erken kutlamış olduk.

Damla pastanın tadını cıkarırken bir yandan da kremayla masaya resim yapıyordu :).






Pazartesi, Ekim 09, 2006

İYİ Kİ DOĞDUN NUR TANEM

Cumartesi günü Damla ilk grip aşısını oldu. Hepatit A ve zatürre aşısı bir dahaki ay yaparız dedi doktor. İnşallah bu grip aşısıyla daha rahat bir kış geçiririz.

Öğleden sonra arkadaşlarla Damla'nın doğumgününü kutlamak için Profiloya gittik. Gelen arkadaşlara tesekkür ederim çok güzel bir gündü. Oturduğumuz yerdeki mini çocuk parkında çocuklar enerjilerini atarken biz de sohbet etmeye çalıştık.










Cumartesi, Ekim 07, 2006

BABY TV ALISKANLIK YAPTI

Tüylü yumuşak oyuncaklarıma bayılıyorum. Hele de ayı olursa.
Baby Tv karşısında diş fırçalama keyfi.

Ayımla beraber Baby Tv seyrediyorum.

DÜN BEBEK PARKINDAYDIK

Uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla havanin çok güzel olmasi sebebi ile Bebek'te ki parkta buluşmaya karar verdik. Özellikle Damla için çok iyi oldu. Sandra teyzesi ile kuşlara yem attilar, parkta dolaşti, oynadi. Biz de bir yandan sohbet etmeye çalıştık :).

Cuma, Ekim 06, 2006

İstanbul'a geldik hastalıklar başladı

Evime geldim diye sevinirken Damla hn. ın Denizli'de başlayan ve benim geçtiğini sandığım hastalıgı dönünce tekrarladi ve biz 3 hafta nezle ve balgamla uğraştık. Önce boğaz enfeksiyonuyla başladı sonra nezle ve akabinde bir turlu gitmek bilmeyen kızın boğazında takılıp kalan balgam. Kusura bakmayın hos bi sey değil ama çocuğu olanlara bu tur seylerden bahsetmek normal geliyor yani balgam falan :). Neyse, bir iki kere daha doktorun kapısını çaldık yeni bir takım ilaçlarla atlattık şükür.

Damla 8 Ekim pazar günü iki yaşını dolduruyor. Yarın iki yaş kontrolu ve Hepatit A aşısı var. Sonrada grip aşısı ve zaturre aşısını yaptırıcaz. Umarım bu kış bizim için daha iyi geçer, daha doğrusu yeni yaşı kızıma sağlık sıhhat getirir. Geçen sene yok grip, yok allerji, yok lokositler derken ailecek helak olduk.

Yarın kızlarla profiloda toplanıp Damla'nın yeni yaşını kutlıycaz. Pazar günüde aile efradıyla bi kutlamamız daha olacak. Bayağı dolu bir hafta sonu bizi bekliyor.

Cuma, Eylül 15, 2006

Perşembe, Eylül 14, 2006

UZUN BİR ARADAN SONRA MERHABA

Oh insanın evi gibi yok. Tatil iyi güzelde bi zamandan sonra insan kendi düzenini evini arıyor. Kışı, Istanbul'u, arkadaşları özledim.

Bu yaz çalışmadığım için dolu dolu geçti. Annemlere yazlığa bir gittim pir gittim arada bir kere geldim ve sonra geçtiğimiz haftaya kadar ordaydım. Ablamlar yeğenler bayağı bi kalabalık grup olarak yazımızı geçirdik. Damloşu sorarsanız onun keyfine diyecek yoktu. En çok ona yaradi bu yaz. Eve hic girmedi uyudugu zamanlar haric :). Hava güzel olduğu sürece denizin ve güneşin nimetlerinden bol bol yararlandi. Deniz kızı oldu diyebilirim. Ne simit ne kolluk takmadan korkusuzca kendini denize atıyordu.

Gecen haftada Murat'in Denizli'de oturan arkadaşlarının daveti üzerine oraya gittik. Bir iki gün orada takıldık sonra hep beraber Gokova - Akyaka'ya gittik. Doğa harikasi küçük bir belde. Marmarise 40 dk uzaklıkta. Orada tatilimizi noktaladık ve evimize döndük. Dönüşü istiyordum ama bir haftadir çamaşır yıkamaktan temizlikten kendimize gelemedik.

Damlanin gelişmesiyle ilgili yazimi ayrica yazicam. Şimdi sizi çektigimiz onca resimden bir kaçıyla başbaşa bırakıyorum.

Çarşamba, Nisan 26, 2006

23 NİSAN RUZGAR EFE DOĞUMGÜNÜ RESİMLERI

Bu anlamli güzel bir günde doğmuş Ruzgar Efe. Iyi ki doğmuş. Nice Yıllara.

Ruzgar Efe'nin doğumgününe eşlerimiz ile birlikte gittik. Çokta güzel oldu. Bu ortami sagladığınız için Emel'cim size teşekkur ederiz. Her sey çok güzeldi.

Pazar, Nisan 23, 2006

EN BUYUK FENERLI :)


En Büyük Fenerli Bizim Fenerli.

Fenerbahce 4 Galatasaray 0
Uzülmeyin FB bunu hep yapıyor.

Perşembe, Nisan 20, 2006

Damla ve kuzenleri veee yorumsuz bir kare :)

Gecen haftasonu Kardesim Ebru ve yegenim Selen bizdelerdi. Damla'nin keyfine diyecek yok tabii. Havaninda güzel olmasi onlara yaradi ve bol bol gezdik. Üçlü resimde de Selen, ablamin kızı güzel yegenim Dilara ve Damlos.







Veee yorumsuz :))).