Perşembe, Ekim 22, 2009

İKİ ÇOCUKLU HAYATIMIZ....

Kızımın bloğunu çok ihmal ettim. Kardeşinin doğumu ve günlerin getirdiği yoğunluklar, yorgunluklar, koşturmacalar arasında unutuldu maalesef. Ne yazık!... Halbuki ne güzel günlük haftalık olaylarımızı paylaşıyordum burada. Zararın neresinden dönersek kardır diyelim ve kısa özet geçelim.

Damla ve kardeşi:

Demir beyimiz 10 aylık oldu. Büyüyor ve Damla bu durumu çok iyi tolere ediyor :). Kardeşi olmadan önce acaba nasıl davranacak, kıskançlığı ne boyutta olacak, ben nasıl idare edeceğim ikisini, iki çocuklu olmak nasıl bir şey, ne zorluklar yaşayacağım derken Demir dünyamıza girdi ve biz bu soruların cevabını yaşayarak öğrendik ve öğreniyoruz. Endişeler bir bir gitti. Bizim için en önemlisi Damla'nın tepkileriydi. Dominant bir yapısı olmasından dolayı okuldaki öğretmeniyle olan ortak düşüncemiz kardeşini kabullenmesinin zor olacağı idi. Ama kızım bizi şaşırttı. Evet dominanttı ama yufka yürekli anaç bir çocuktu. O yüzden ablalık misyonunu çok kolay üstlendi ve sorumluluğunu aldı (burada tahtaya vurmanız gerekiyor :).


Evet kendini karşılaştırdığı zamanlar olmuyor mu, kıskançlık yaptığı zamanlar olmuyor mu elbette, aksi durum zaten anormal olurdu. Ama bu durumlar kriz ve takıntı halinde değil. Mesela: -Anne bana niye o şekilde sarılmadın ve ya anne niye bana ona konuştuğun gibi güzel konuşmadın gibi serzenişler şeklinde-.

Her ne kadar aradaki dengeyi sağlamaya çalışsanız da onun önünde kardeşine fazla ilgi gösterme derecesini ayarlamaya çalışsanız da bazen ölçü kaçıveriyor işte. O zaman da bu tarz sitemlerle geliyor karşınıza. Böyle durumlarda sitemkar konuştuğu zaman karşıma alıp onu ne kadar sevdiğimizi, hep seveceğimizi ama kardeşinin daha hiç bir şey anlamadığını, bizim ilgimize muhtaç olduğunu, ablasını çok sevdiğini ve ona yardım etmesi gerektiğini güzel bir dille anlatıyorum. O zaman yumuşuyor ve o da kerdeşine o şekilde yaklaşıyor.


İkinci çocuk için düşündüm mü çok? Hayır, hep bir kardeşi olması düşüncesi vardı. Ama Damla'nın zor bir bebeklik geçirmesi beni bu düşünceden 3 sene gibi bir zaman uzaklaştırdı. Elbette her türlü zorluğuna rağmen yalnız büyümesini istemiyordum.

Damla çok iyi bir abla oldu ve kardeşini çok seviyor, onu kolluyor, ona bakıyor. Umarım bu durum hiç bozulmaz.

İki çocukla benim hayatım :) :

Bir gerçek var ki bu zamanda büyük fedakarlık ikinci çocuğu yapmak. Kendinizden, hayatınızdan ödün veriyorsunuz. Zor evet, maddi manevi olarak zor ikinci çocuk kararı. Artılarınızı eksilerinizi toplamanız, şartlarınızı değerlendirmeniz ve ona göre karar vermeniz gereken bir şey. Ben çok çocuklu bir aileden geldiğim için hiç tek çocuğum olsun düşünmemiştim. Bir ara acaba mı dedim ne yalan söyliyeyim ama kardeşi olması onunla paylaşacakları hayatı düşündükçe kesin kararımızı verdik. İyi ki de olmuş, onları evde alt alta üst üste oynarken görmek, Demir'in ablasını görünce gösterdiği heyecan, Damla'nın 'ablacim, oğlum' diye kardeşine seslenerek sarılmasını görmek ömre bedel.

Gelelim bana. Aralarında 4 yaş var. Damla okula gidiyor, bu benim için bir artı. İkinci çocuğu düşünenlere tavsiyem aralarında en fazla 3-4 yaş olması. İlk çocuk kendini bazı şeylerden kurtarmış oluyor. Okula başlama yaşı geldiği için ikinciyle daha rahat ilgilenebiliyorsunuz aralarındaki yaş farkı da fazla olmayacağından birlikte bazı şeyleri paylaşabilecekler.


Tek çocuk hiç çocukmuş deyişine katılıyorum :). İlk çocuk olmadan ne yapacağım, eve işe nasıl yetişeceğim diye endişelenirsiniz, doğduktan sonra her şey zamanla yoluna girer girmek zorundadır. İşte o zaman çocuksuz aslında ne kadar çok zamanım varmış dersiniz. Yaşamadan görmeden bazı şeyleri organize etmeye çalışmanız ve endişelenmeniz yersiz oluyor.

İşte ikinci çocukta da bu böyle oluyor. Zaten hiç zamanım yoktu şimdi iki çocukla ben ne yapacağım endişeleri yine başlar. Ama başınıza gelince ister istemez hamaratlaşıyorsunuz, daha bir organize yaşamaya yönleniyorsunuz. Aksayan çok şey var tabii olmaz mı? Bunlar sizi zaman zaman mutsuz ediyor, ümitsizliğe kapılıyorsunuz, kadınlığınızdan uzaklaştığınızı hissediyorsunuz. Ama öncelikleriniz önemli. Önemli olan çocukları sağlık bir şekilde büyütmek, maddi manevi yetebildiğiniz kadar onlara imkan sağlamak.

Ya kendiniz? Elbette kendimize de bakmalıyız, ilgilenmeliyiz yoksa mutsuz oluruz gerçekten. Ben mesela yakınımda çocuklarla ilgilenecek bir yakınım olmadığı için daha bir zorlanıyorum bu bir gerçek. Yani arada bir nefes almaya ihtiyacım oluyor ama biri okulda biri evdeyken buna fırsat bulamıyorum. Tek yalnız kaldığım zamanlar özel ihtiyacımı karşıladığım zamanlar dersem yalan olmaz. Eş desteği de çok önemli (!) :). Süslenip takıp takıştırıp bir yerlere gitmeyi özlüyorsunuz, eşinizle başbaşa kalmayı özlüyorsunuz, keyfi kuaföre gitmeyi özlüyorsunuz, yemeğin tadına vararak yemeyi özlüyorsunuz... Bu liste uzar gider.

Nadir de olsa yalnız başıma alışveriş yapmaya gittiğimde ve ya bir arkadaşımla buluştuğumda kendimi tuhaf hissediyorum. Çocukların çevremde olmasını o kadar çok kanıksamışım ki, bir çocuk 'anne' dese ağlasa benimkiler zannediyorum her an bir yerden çıkacaklarmış gibi geliyor :).

Tuhaf gelgitler yaşıyorsunuz özel hayatınızda, eşinizle olan ilişkinizde. Soruguluyorsunuz, onu kendinizi. Her zamankinden daha fazla yardım, anlayış belkiyorsunuz. Hayal kırıklıkları oluyor. İlişkinizi sekteye uğratacak hatalar davranışlar içerisine girebiliyorsunuz. Uzaklaşıyorsunuz. Ama ne yaparsanız yapın kendinize yapıyorsunuz ben bunu anladım. Kesinlikle babalar anneler kadar fedakar olamazlar. Yapıları gereği. Böyle programlanmışlar yapacak bir şey yok. Hep denir ya olduğu gibi kabul edeceksin ama olmuyor işte.... Zorluyoruz ama olmuyor...İlişkiyi canlandırmak anlayış yine biz hanımlara kalıyor.

Kariyere gelince. Evet herkes çocuklarını en iyi şartlarda büyütmek, eğitim aldırmak istiyor. Bu zamanda sadece babanın kazanması yetmiyor. İçleri kan ağlaya ağlaya bebeklerini çocuklarını bakıcıya, ve ya bir aile büyüğüne bırakarak işe gidiyor anneler. Çocukların annenin bakımına çok ihtiyaçları var özellikle ilk 3 yıl. Ama tabii ki bu herkes için mümkün olmuyor. Ben evde kendim bakmayı tercih ettim bir kaç bakıcı denemesinden sonra. Ve hala iş hayatına dönemedim.

Şimdilik bu kadar, başka bir başlıkla yazmaya devem edeceğim, umarım :).

Sizde yaşadıklarınızı tecrübeleriniz benimle paylaşırsanız sevinirim.