Cumartesi, Mayıs 22, 2010

İKİ KARDEŞİN HALLERİ

Demir önümüzdeki ay 18 ayını dolduruyor. 1.5 yaşında olacak. Zaman ne kadar çabuk geçiyor. Geçene kadar bir çok şey olup bitiyor tabii. Hastalıklar, mutluluklar, koşturmacalar, yorgun geçen hatta aşırı yorgun geçen günler, iş güç derken geceler gündüzler kol kola koşuyor. Hayat akıp gidiyor farkına varmadan.


Demir çok haşarı olmaya başladı. Evde ki eğlencesi ablası.

Onların evdeki hallerine bayılıyorum. İyi ki kızıma bir kardeş yapmaya karar vermişiz.

Sevdiğim halleri:

Damla'nın kardeşine karşı 'oğlum, canım' diye seslenmesi, sarılması.
Saç tutmayı çok seven kardeşini oyalamak için yanına yatıp saçlarını tutturması.
Onu kucağına alııp beraber 'baby tv' izlemeleri.
Kardeşini yedirmeye çalışması.
Uyurken kardeşini özlemesi.
Sabahları benden sonra kalktıklarında el ele tutuşmuş vaziyette gülümseyerek beraber salona gelmeleri.
Demir'in okuldan gelen ablasını kapıda görünce bağırıp koşarak ablasına sarılması.
Yerde yatan ablasının üstün çıkıp 'dıgıdık dıgıdık' oynaması :)
ve daha nice halleri.

Nazar değmesin :)....

Sizi Seviyorum...

Salı, Mayıs 11, 2010

DAMLA'DAN TOKAT GİBİ SÖZLER

Bazı şeyler vardır hayatta görmezlikten gelirsiniz, bazı yaptığınız hatalar vardır farkına varmazsınız. Gün gelir ki bunlar  hiç ummadığınız anda yüzünüzde tokat gibi patlar. Sizi kendinize getirir, sarsılırsınız. Ne yapıyorum ben dersiniz. Kendinizi, hareketlerinizi, ilişkilerinizi gözden geçirirsiniz.

Damla tam asi ruhun etkisinde kendini kabul ettirme yaşında.

Dolayısı ile sözünü esirgemeyen doğru tespitler yapan ve sözleriyle beni resmen döven bir evlat oldu.

Ben evde otorite dozunu bazen aşıyorum. Bazen farkına varıyorum bazen farkında olamıyorum. Kendimi frenlemeyi deniyorum, ama ne yapayım ben buyum. İkinci çocukla tahammülüm daha da azaldı sanırım.

Kuralcıyım. Dominantım. Hayırcıyım. Bu halimle gurur duymuyorum. Keşke biraz daha esnek bakabilsem hayata. Keşke daha geniş olabilsem çocuklara ve eşime. Her zaman böyle değilim elbet :). Eğenceli yanlarım, esnek olduğum durumlar da var.

Kuralcı oluyorumda ne oluyor? İstediğim gibi mi oluyor her şey? Hayır. Hiç değil.

Hayır diyorum da ne oluyor hayır dediklerim yapılmıyor mu? Hayır daha a cazip hale geliyor 'hayır'lanan şeyler. Ama benim hayırlarımı evete dönüştüren, esnek olan babayı da unutmayalım.

Denge kurmak çok zor. Evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymuyor işte. Kendime telkinlerde bulunuyorum ama uygulamaya gelince olmuyor.

Şimdi gelelim Damla'nın tokattan beter sözlerine. Yorumu size bırakıyorum.

'Ona sinir oluyorum buna sinir oluyorum! diye başlayan cümle karşısında Damla'dan gelen cevap:

Sinirli bir şekilde:
- 'Anne ben de senin herşeye sinir olmana sinir oluyorum'

Hayır denilen bir durum karşısında Damla'an gelen cevap:
- 'Ona hayır buna hayır. Hapishane mi burası, gidicem bak'

Alışveriş merkezinde almak istediği hatta tutturduğu bir kitabı almadım.
Önce kabullendi. Konu kapandı. Ben öyle sanmışım :).

 Dakikalar sonra, Damla'dan olaya bir yaklaşım.
- Anne, bazen yattığimda, bazen de yürürken içimde birileri konuşuyor. Bir sesler geliyor. Sana da oluyor mu?

Ben merakla:
-Nasıl sesler kızım merak ettim. Ne diyor o sesler?

D: -Mikroplar

Ben:- Ne, mikroplar mı?

D:- Ama, iyi mikroplar.

Diyorlar ki, 'annen ne kadar iyi biri. Eminiz sana istediğin kitabı alacak'.
Ve sonra kikirdemeye başlıyor.

Şimdi ne yaparsınız;? Hayır alınmayacak dediğiniz kitap alınıp lafınızdan dönülür mü, dönülmez mi?

Bu sözler beni derinden etkiledi ve de kendimi bol bol eleştirmeme sebep oldu.

Daha esnek, daha kuralsız günlere :)...

Sevgiler,

Çarşamba, Mayıs 05, 2010

SUÇLU! AYAĞA KALK...

Nasıl bir suçluluk duygusu var içimde uzun zamanır. Belki eski yazımda bahsetmişimdir bile bilmiyorum o kadar uzun zaman oldu ki yazmayalı. Bir önce yazdığım yazıyı kontrol bile etmedim ne yazmışım bilmiyorum. Ama ben yine yeniden yazmak istiyorum.

Evet suçluluk duyuyorum Demir'e ikinci gözbebeğime karşı. Demir 16 aylık oldu.

Ablasında ne kadar heyecanlıydım. Ona şiirler yazmak, ona albümler oluşturmak, ona bloglar açmak, onun gelişimini paylaşmak hatta günlük tutmak çok heyecan vericiydi.

Peki Demir'de neydi eksik olan. Onu istemiyor muydum, hayır çok istiyordum, onu Damla kadar sevmiyor muydum hayır kesinlikle hayır, çok seviyorum dünyalar kadar.

E peki neydi onun için özel bir şeyler yapmamı engelleyen? Bir albüm bile oluşturmadım onun için. Bir günlük tutmadım ona özel. Ablasının günlüğünü ve bloğunu paylaşıyor. Ne yazık! Hadi canım diyenleriniz vardır muhakkak.

Evet suçluyum. Ama bu hafta karar verdim onu anlatan ablasıyla geçen günlerini anlatan yazıları yazmaya ve fotoğraflarından albüm oluşturmaya karar verdim. Çok mu geç?